Gazete İnsan

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Sağlık
  4. »
  5. Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Bilinçli Adımlar

Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Bilinçli Adımlar

Gazete İnsan Gazete İnsan -
18 0
dijital yorgunluk - Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Bilinçli Adımlar

Günümüzün hızlı tempolu yaşamı, bireyleri sürekli bir koşturmaca içine sokarken, beraberinde modern hayatın en sessiz salgınlarından biri olan dijital yorgunluk sorununu da getirdi. Medicana Sağlık Grubu Psikiyatri Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, bu yaygın yorgunluk halinin bir hastalık değil, yaşam koşullarının bir sonucu olduğunu vurguluyor. Yaşar’a göre, insan biyolojisinin kaldırabileceğinden daha hızlı ilerleyen modern dünyanın temposu, yorgunluğu artık bireysel bir durum olmaktan çıkarıp toplumsal bir mesele haline getirmiş durumda.

Dijital Dünyanın Gölgesinde Yorgunluk

Medicana International İzmir Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Müge Yaşar, sürekli hissedilen yorgunluğun altında yatan nedenlerin çeşitliliğine dikkat çekiyor. Depresyon, anksiyete, uyku bozuklukları ve iş yaşamının getirdiği baskılar gibi faktörler, modern yaşamın koşturmacası ve dijital dünyanın yoğunluğuyla birleştiğinde, bireyleri daha da yıpratıyor. Pandemi sonrası dönem ise bu tabloyu daha da ağırlaştırdı. Dr. Yaşar, ‘Yorgunluk aslında yeni bir tanımlama değil ama çağın yeni dili haline geldi’ diyerek, bu durumun artık toplumun geneline yayıldığını belirtiyor.

Tükenmişlik Sendromu ve Dijital Dünyanın Etkisi

Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘iş yaşamına özgü bir stres yanıtı’ olarak tanımlanan tükenmişlik sendromu (burn-out), enerji tükenmesi, işle duygusal uzaklaşma ve mesleki verimlilikte azalma gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Dr. Yaşar, modern dünyanın insan biyolojisini zorlayan temposunun, bu tür sorunların artmasına zemin hazırladığını ifade ediyor. Özellikle gelişen teknolojiyle birlikte maruz kalınan sürekli uyaranlar, sosyal medyadaki kusursuz hayat algısı ve ‘geride kalma’ korkusu, ruh sağlığında dijital tükenmişlik veya sosyal medya yorgunluğu olarak adlandırılan yeni bir tablo oluşturuyor.

Yoğun iş temposu, şehir yaşamı ve dijital uyaranlara maruz kalmak, beynin sürekli yüksek alarm durumunda kalmasına neden oluyor. Bu durum, kortizol ve adrenalin seviyelerinin yükselmesine yol açarak vücudu kronik strese sokuyor. Bu ‘allostatik yük’, hem fiziksel hastalıklara hem de zihinsel yorgunluğa zemin hazırlıyor. Yapılan araştırmalar, sosyal medyayı yoğun kullanan kişilerde kaygı, depresyon ve yorgunluk belirtilerinin arttığını gösteriyor. ‘Fear of Missing Out (FoMO)’ gibi kavramlar da bu yorgunluk halini tetikliyor.

Yavaşlamak ve Dijital Detoks Zamanı

Dr. Müge Yaşar, sürekli yorgunluğun bedenin ve zihnin bir alarm sistemi olduğunu belirterek, çözümün yaşam ritmini yeniden ayarlamakta yattığını vurguluyor. Özellikle pandemi sonrası artan ekran süresi, gençlerde ve çalışanlarda uyku bozuklukları, hareketsizlik ve özgüven sorunlarına yol açıyor. Bu nedenle ‘dijital hijyen’ ve ‘dijital detoks’ önerileri önem kazanıyor. Dr. Yaşar, zaman yönetimi, sınır koyma ve dijital detoks uygulamalarının dijital yorgunluk hissini azaltmada etkili olduğunu belirtiyor.

Yatmadan bir saat önce ekranları kapatmak, melatonin salgılanmasına yardımcı olarak uyku kalitesini artırabilir. Belirli saatlerde bildirimleri kapatmak, sürekli tetikte olma halini azaltır. Zaman yönetimi, sadece görevleri listelemekle kalmamalı; enerjinin yüksek olduğu saatlerde zorlu bilişsel görevleri yaparak bilişsel tükenme önlenebilir.

Anı Yaşamak ve Kendine Şefkat

Yorgunluk ve tükenmişlikten korunmanın bir diğer yolu ise farkındalık (mindfulness) ve nefes egzersizleri. Anı yaşamaya odaklanmak, zihnin geçmiş kaygıları veya gelecek endişeleri arasında dolaşmasını engeller. Düzenli diyafram nefesi, parasempatik sinir sistemini aktive ederek bedeni dinlenmeye teşvik eder.

Enerjiyi tüketen değil, anlam katan aktivitelere zaman ayırmak, aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek yalnızlık ve tükenmişlik riskini azaltır. En önemlisi, kendine karşı nazik olmak, hatalar karşısında yargılamak yerine destek olmak, mükemmeliyetçilikle mücadelede güçlü bir araçtır. Bu adımlar, modern hayatın getirdiği yoğunluğa karşı bedeni ve zihni koruyarak daha dengeli bir yaşam sürmeyi mümkün kılar.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir